Bazen Kendine Yol Olman Gerekir

Bazen sabahları uyanırsın ve içinden hiçbir şey gelmez. Perdeleri açmak, kahveni koymak, insanlara “günaydın” demek… Hepsi biraz ağır, biraz yapmacık gelir. Çünkü aslında içinde bir şeyler yerinden oynamıştır ama sen henüz adını koyamamışsındır.

İnsan zaman zaman kendini ait hissetmediği yerlerde bulur. Yanında olmaması gereken insanların ortasında, kendine bile yabancı düşmüş bir hâlde… Biri için fazlasındır, bir diğeri için yetmezsin. Herkes bir şeyler bekler senden ama sen ne beklediğini çoktan unutmuşsundur. Ve işte orada, tam da o kırılma anında, fark edersin: Bunca zaman başka hayatlara güneş olmaya çalışırken, kendi içinde karanlıklar biriktirmişsin.

Oysa ne çok çaba sarf ettin değil mi? Sevilmek, anlaşılmak, değer görmek için… O kadar çok şey verdin ki kendinden, sonunda elinde ne kaldı diye sorsan, belki cevap bile veremezsin. Ama dur. Gerçekten dur. Çünkü burada, bu durakta bir şey başlıyor: Kendine dönme zamanı.

Bazen insan çatlar. Parçalanır. Yıkılır. Ama tüm bu olanlar aslında içine sızacak ışık için bir alan yaratır. Çünkü fark etmek için önce dağılmak gerekir. Ve iyileşmek, her şeyin yoluna girmesi değil; artık seni altüst eden şeylerin, seni etkilememeye başlamasıdır. Bu yüzden kırgınlıklarını saklama. Onlar sana kendini anlatan en dürüst aynalardır.

İnsan inanmakla yanılır bazen. Kalbinden şüphe etmeden adım atar ve sonra tökezler. Ama bu da yolun bir parçası. Hatalar sadece bir “yanlış” değil, kimi zaman bir “dönüşüm başlangıcı”dır. Sen kendini kaybettiğini sandığın anlarda bile, içindeki öz aslında yolunu çiziyordur. Yeter ki dışarının sesini bir anlığına sustur ve içine kulak ver.

Çünkü aslında yol, sensin. Işık da. Sabır da. Çiçek de sensin, bahar da… Başkasından beklemeyi bıraktığında, kendi köklerini sulamaya başladığında başlar her şey. O zaman güneş doğar içinden. Ve bu sefer başkalarına değil, kendine doğarsın.

Kendin için daha iyisini istemeye karar verdiğin an, dünya senin için yeniden şekil alır. Sana zarar veren yerlerden uzaklaşmak, seni eksilten insanlara veda etmek, yalnızca bir kaçış değil; kendine verdiğin değerin bir göstergesidir. Çünkü başkalarının seni görmesini sağlamak zorunda değilsin. Asıl mesele, senin kendini ne kadar gördüğündür.

Ve son olarak; yaşamak üzerine bu kadar düşünme. Çünkü bazen çözüm, düşünmekte değil… sadece yaşamaya cesaret etmekte. Belki de asıl ihtiyaç duyduğun şey, bir sonraki adımı planlamak değil, şu an olduğun hâli kucaklamaktır.

O hâlde sor kendine:
Kime benzemeye çalışırken kendini unuttun?
Ait olmadığın kaç yerde azalttın kendini?
Ve şimdi, tüm bunların ardından…
Hazır mısın kendine yeniden doğmaya?

Yorum bırakın