Kendinle İnatlaşmak: Bildiğin Yolda Bile Bile Kaybolmanın Psikolojisi

Hepimiz en az bir kez o tuhaf savaşa girdik, değil mi?
Bir şeyin bizi yavaş yavaş tükettiğini bildiğimiz halde orada kalmaya devam ettik.
Bir ilişkiyi çoktan bitirmemiz gerektiğini gördüğümüz halde elimizi çekemedik.
Bir alışkanlığı bırakmamız gerektiğini fark ettik ama yine de aynı döngüde döndük durduk.

Adına “inat” dedik.
Ama aslında bu sadece inat değil.
Bu, içimizdeki en kırılgan yanla, değişim korkusuyla verilen sessiz bir mücadele.


Neden Bazen En Çok Kendimize Direniriz?

Psikolojide bunun bir ismi var:
Kendini sabote etmek.
Yani aslında istediğin şeye yaklaşmak istiyorsun ama bilinçaltında bir yer seni sürekli geri çekiyor.
Tam “artık bırakacağım” dediğin anda o eski tanıdık ses geliyor kulağına:
“Ya bırakırsan ve daha kötü olursa?”

Peki neden böyle oluyor?


1. Bildiğin Acıya Tutunmak

Çocukken öğrendiğimiz kalıplar var.
“Acı çekmek normaldir,”
“Mutlu olursam elimden alınır,”
“Zorlanmazsam değersizim.”
O yüzden huzur, çoğumuza yabancı gelir.
Mutluluğa yaklaşınca tuhaf bir huzursuzluk başlar.
“Bu kadar iyi hissetmemem gerekiyor” diye bir düşünce geçer içimizden.


2. Konfor Alanı Kafesi

Bildiğin dert, bilmediğin huzurdan daha tanıdıktır.
Acı bile olsa, orada neyle karşılaşacağını biliyorsun.
Değişim ise bilinmezlik demek.
Bilinmezlik korkutur.
Bir ses fısıldar:
“En azından burada güvendesin.”


3. Kayıp Korkusu

Bir şeyi bıraktığında tam olarak neyi kaybedeceğini biliyorsun.
Ama ne kazanacağını asla kesin şekilde bilemiyorsun.
Beynimiz, kaybı kazançtan daha büyük bir tehdit olarak algılar.
Bu yüzden elimizde kalanı eksik de olsa bırakmak daha zor gelir.


4. Kimlik Meselesi

Bir ilişkiyi, bir düzeni ya da alışkanlığı sadece bir seçim gibi yaşamayız.
Onu kimliğimizin bir parçası yaparız.
O yüzden bırakırsak kim olacağımızı bilemeyiz.
Tanıdık bir acı, yabancı bir özgürlükten daha az korkutucu gelir bazen.


Kendinle İnatlaştığını Nasıl Anlarsın?

Belki sen de bunları yaşadın:
“Bu son” deyip ertesi gün yine başladığın döngüler.
“Artık bitmeli” deyip bırakamadığın ilişkiler.
Tam başarıya yaklaşınca kendini geri çeken bir yanın.
Bırakmak üzereyken “belki değişir” diyen kalbin.

Bunların hiçbiri seni zayıf yapmaz.
Sadece insan olduğunu hatırlatır.


Şimdi Ne Yapabilirsin?

Değişim, bir anda olacak bir şey değil.
Hızla karar verip her şeyi ardında bırakmak bazen mümkün olmaz.
Ama ilk adım, fark etmek.
Kendine dürüstçe bakmak.
Korktuğun yere dokunmak.

Belki bugün her şeyi bitirmeyeceksin.
Ama bir adım geri çekilip şunu sorabilirsin:

  • “Bu inadı neden sürdürüyorum?”
  • “Burada kalmak bana neyi hatırlatıyor?”
  • “Bırakırsam neyi kaybetmekten korkuyorum?”
  • “Gerçekten burada mutlu muyum, yoksa sadece alıştığım için mi kalıyorum?”

Küçük Bir Deneme

Eğer hemen bırakmak çok zor geliyorsa, kendinle pazarlık et:
“Bugün bir adım geri atacağım ama tamamen vazgeçmek zorunda değilim.”
“Sadece bu hafta başka bir ihtimali hayal etmeyi deneyeceğim.”

Küçük farkındalıklar, sandığından daha büyük kapılar açar.


Son Söz: Vazgeçmek de Cesaret İster

Bazen bildiğin yoldan sapmak, kendinle inatlaşmayı bırakmak, en büyük özgürlüktür.
Çünkü bırakmak kaybetmek değil, yeni bir şeye yer açmaktır.

Eğer bu satırlarda kendini bulduysan bil ki yalnız değilsin.
Hepimiz bir gün tanıdık labirentte kaybolduk.
Ve bir gün hepimiz cesaret edip dedik ki:
“Artık başka bir yol deneyeceğim.”

Belki o gün…
Senin için bugün olur.

Yorum bırakın