Bu yazı, Psk. Dan. Pınar Ağırsoy’dan duyduğum bir cümlenin içimde yankılanmasıyla başladı. “Sevmek bir his değildir, sevmek bir karardır.” Bu cümleyle ilk karşılaştığımda içimden bir şey sarsıldı. Sanki yıllardır bir duygu sanarak üzerine şiirler yazdığımız, filmler çektiğimiz o “sevgi” bir anda daha somut, daha sorumluluk isteyen, daha bilinçli bir forma büründü. Bu yazı da tam olarak bu farkındalığın izinden gidecek.
Duygular Geçicidir, Kararlar Kalır
Duygular gelir ve geçer. Bazen güneşli bir günde, hiç beklemediğimiz anda kalbimiz sevinçle dolar. Bazen karanlık bir sabaha, hiçbir şey yapmadan mutsuz uyanırız. Hisler, çoğu zaman dışsal faktörlere, hormonlara, geçmiş travmalara, hatta hava durumuna bile bağlı olarak değişir. Ancak kararlar… Onlar başka bir bilinç seviyesinden gelir.
Sevmeyi bir karar olarak görmek, karşımızdaki insanın kusurlarıyla birlikte yanında durmayı da içerir. Bu, her şeye rağmen değil; her şeyle birlikte sevmektir. Kırılmalarla, hayal kırıklıklarıyla, zaman zaman kopmalarla ama yine de sorumlulukla sevmenin adı.
Romantik Mitlerin Ötesi: Gerçek Sevginin Yüzü
Toplumsal olarak bize aktarılan sevgi tanımı çoğunlukla “bir anda aşık olmak”, “ayaklarının yerden kesilmesi”, “kalp çarpıntısı” gibi semptomlara indirgenmiş durumda. Oysa bu tanımlar, bağlanma sistemimizle ve dürtüsel heyecanlarla daha çok ilişkili. Gerçek sevgi, kararın, emeğin ve istikrarın içinden geçer.
Bir ilişkiyi sürdürebilmek için sadece hislere güvenmek, denizde pusulasız gitmeye benzer. O his bittiğinde, ya da yerini başka bir duygu aldığında, sevgimiz de bitiyor mu? İşte burada devreye karar giriyor. Çünkü karar, sadece duygunun varlığında değil, yokluğunda da devam etmeyi içeriyor.
“Sevdiğim için değil, seçtiğim için kalıyorum.”
Sevmek bir karar olduğunda, bağışlayıcılık da bilinçli olur, sadakat da, emek de… Elbette her şeyin çözümü sevgiyle kalmak değildir. Bazen en sağlıklı karar, sevmeye devam ederken gitmek olabilir. Ancak gitmek de bir karar, kalmak da… Ve her iki durumda da hislerin ötesine geçerek hareket etmek gerekir.
Sevmenin bir karar olduğunu fark ettiğimizde, romantik ilişkilerin yanı sıra arkadaşlıklarımız, aile bağlarımız, hatta kendimizle olan ilişkimiz bile dönüşmeye başlar. Çünkü kendimizi sevmek bile yalnızca “kendimizi iyi hissettiğimizde” değil, zor zamanlarda da yanımızda kalmayı seçtiğimizde anlam kazanır.
Karar Veren Kalbin Gücü
Psk. Dan. Pınar Ağırsoy’un bu sözü, zihnimdeki birçok inancı yerinden oynattı. Sevgiyi sadece bir his olarak görmek, bizi edilgen kılıyor. “Geldi, âşık oldum”, “Gitti, artık sevmiyorum” gibi ifadeler aslında sevginin pasif bir nesnesi haline geldiğimizin göstergesi. Oysa sevgi, bir özne olmayı, bilinçli bir iradeyi, içsel bir sorumluluğu çağırıyor.
Bugün sevdiğin kişiye bir bak. Onu sevmeye karar verdin mi? Yoksa sadece duyguların akışında bir gezgin misin? Bu soruya verdiğimiz yanıtlar, ilişkilerimizi yüzeyden derine, geçiciden kalıcıya taşıyabilir.


Yorum bırakın