Zıtlıkta Birlik: Aynı Su, Farklı Yüzüş

Aynı suya doğmuşlardı.

Ama biri yukarı bakarak yüzüyordu, diğeri derine. 

Biri suyun ışığını severdi; ışıkla parlar, gülümserdi. 

Diğeri gölgeleri okurdu; nehrin fısıltılarını, suyun sustuklarını anlardı.

İki pembe koi balığıydılar. 

Renkleri benzerdi ama tonları ayrıydı. 

Biri sabah güneşiydi, canlı ve uyanık. 

Diğeri alacakaranlık… dingin ve içli. 

Biri neşeyle kıvrılır, suyu oyun gibi algılardı.

Akıntıya karşı yüzmek onun için bir meydan okuma değil, bir dans sayılırdı. 

Bazen durup etrafına bakar, parlayan pullarını ışığa doğru kaldırır, 

“Ne varsa şimdi var” dercesine suyun tadını çıkarırdı. 

Diğeri daha yavaş, daha derinden yüzüyordu. 

Oyun değil, anlam arardı. Her dönüş, bir düşünceydi. 

Her kıvrılış, içinden geçen bir cümle gibi ağır ve dikkatliydi. 

O, nehrin neden böyle aktığını sorgulardı. 

Ve akışın gerisindeki hikâyeyi sezmek isterdi. 

Zamanla birbirlerinin varlığını fark ettiler. Ama yaklaşmadılar. 

Çünkü biri konuşmaya alışkındı, diğeri beklemeye.

Biri suya sorular fısıldardı, diğeri sessizliğin cevabını duyardı. 

İkisi de kendi yolunda haklıydı. 

Ama birbirlerinde eksik olanı sezmişlerdi. 

Eksik değil… tamamlanmamış. Birbirlerine ait değillerdi ama birbirlerini tamamlıyorlardı.

Günlerden bir gün, su onları aynı yansımada buluşturdu. 

Aynı anın içinde iki ayrı geçmiş, aynı yüzeyin altında iki ayrı derinlik. 

Birlikte yüzmeye başladılar. 

Ne tam aynı hizada, ne tam ayrı. Yan yana ama özgür. 

Biri konuştu, diğeri dinledi. Sonra roller değişti. 

Biri güldü, diğeri sustu. Sonra o sessizlikte bir kahkaha duyuldu. 

Birbirlerini değiştirmediler. Ama birlikteyken her şey daha hafifti. 

Su bile daha yumuşak aktı. 

Dünya hâlâ aynıydı belki ama artık birlikteyken başka bir yer gibiydi. 

Birlikte yüzdükçe bir şey öğrendiler: Zıtlık çatışma değildir. 

Bazen hayat, iki ayrı rengin yan yana süzülmesinden ibarettir. 

Ve gerçek bağ, aynı olmakta değil; birbirine alan açmakta saklıdır. 

Biri yükselirken diğeri köklenir. 

Biri sorar, diğeri sezer. 

Biri cesaret verir, diğeri yol gösterir. Ve bu yüzden… 

Aynı suya ait olmak değil, aynı yöne birlikte yüzmek önemlidir. 

Bazen kader sadece bir bakıştır, 

Ve o bakışta “ben de senin gibi hissediyorum” demektir. 

Onlar hâlâ yüzer. Bazen birlikte, bazen ayrı. 

Ama her akıntının içinde bir iz bırakırlar. 

Çünkü bazen iki ayrı kalp, 

aynı akıntıda birbirine dokunmadan bile birbirini tamamlar.

Yorum bırakın