Zihnin Sessizliğe Alışabilir mi?

Sürekli Düşünen Bir Beyni Yavaşlatma Yolları


1. Hafıza Sarayımda Karmaşa

Benim zihnimde her zaman uzun bir koridor vardır. Bu koridorda sıralı kapılar; her biri farklı bir düşünce, bir anı ya da bir plan için ayrılmıştır. Her şeyin kendi yerinde olması bana güven hissi verirdi. Ama son zamanlarda tüm kapılar aynı anda açılmış gibiydi. Her şey yerinden oynamış, odadan odaya savrulmuştu. Toparlamaya çalıştıkça daha da karışıyordu. Ta ki pes edene kadar… Direnmeyi bıraktığımda, o dağınıklığı kabul ettiğimde, zihnim yavaş yavaş kendi düzenini yeniden kurmaya başladı.


2. Sessizlikle Aramı Düzeltirken

Eskiden yalnız kalınca hemen müzik açardım. Kulaklığım olmazsa yürüyemezdim. Uyurken televizyonu açık bırakır, evde sessizlik olduğunda hemen bir ses bulurdum. Çünkü sessizlikle kalmak demek, düşüncelerle baş başa kalmak demekti… Ve o zamanlar bu hiç kolay gelmiyordu. Sonra bir şey oldu. Belki de doğaya daha fazla karıştığım için, belki de kendime daha çok döndüğüm için… Sessiz yürüyüşleri, ormanın sesini, evde kendi sessizliğimle kalmayı sevmeye başladım. Bu bir anda olmadı. Ama yavaş yavaş, o sessizlikte bir huzur buldum.


3. Sürekli Düşünmek Bir Kaçış Olabilir mi?

Aşırı düşünmek bazen zeka göstergesi gibi sunulur ama çoğu zaman içimizdeki duygulardan kaçmanın bir yolu olabilir. Zihni meşgul etmek, sessizlikte yüzeye çıkabilecek duygulardan korunmak için seçtiğimiz bir zırh gibidir. Kontrol duygusunu bırakmamak için, düşünmeyi elden bırakmak istemeyiz.

Zihin sessiz kaldığında bazı şeyler görünür hale gelir. Ve kabul edelim, bu her zaman kolay değildir.


4. Bilim Bu Durumu Nasıl Açıklıyor?

Nörobilimde “Default Mode Network” yani Varsayılan Mod Ağı diye bir kavram var. Beynimiz aktif olarak bir şeye odaklanmadığında bu ağ devreye giriyor. Genelde geçmiş, gelecek, benlik algısı gibi şeyler üzerine düşünmeye başlıyoruz. Eğer bu ağ fazla aktifse, depresyon ve anksiyete gibi durumlar ortaya çıkabiliyor.

Yani zihin sürekli konuşuyorsa, bu sadece kişisel bir alışkanlık değil; beynimizin çalışma sisteminden de kaynaklanıyor olabilir.


5. Zihni Yavaşlatmak Mümkün mü?

Elbette mümkün. Ama bu “sus artık” demekle değil, “gel biraz yavaşlayalım” demekle oluyor. Bende işe yarayan yöntemler şunlar:

  • Yazmak: Aklımda dönenleri dışarıya aktardıkça hafiflediğimi hissediyorum. İç sesin dışa akması, içerideki kalabalığı azaltıyor.
  • Tek şeye odaklanmak: Multitasking devri bitmiştir, bende net. Zihin yönlendirildiğinde sakinleşiyor.
  • Doğada yürümek: Sadece doğanın sesini duymak, zihnimi susmaya değil ama yavaşlamaya ikna ediyor.
  • Fiziksel ritme dönmek: Uyku düzeni, nefes çalışması, yavaş yemek yemek… bedenin ritmini bulduğunda zihin de eşlik ediyor.
  • Kabul etmek: Bazen her şeyi düzene sokamazsın. Kabul, dönüşümün ilk adımı.

6. Sessizlikle Barışmak

Zihin, düşünerek hayatta kalmayı öğrenmiş olabilir ama sessizleşerek yaşamayı da öğrenebilir. Sessizlik artık benim için korkulacak bir boşluk değil. Hatta o boşlukta huzur olduğunu öğrendim. Çünkü sessizliğin içinde en çok kendi sesini duyuyorsun. Ve bazen en çok ona ihtiyacımız var.


Yazının Sonu Ama Belki Senin Başlangıcın

Bu yazıyı sadece “zihni susturmak” üzerine yazmadım. Belki senin de zihninde açık kalmış çok kapı vardır. Belki odalar karışmıştır. Ama bil ki, o koridorda hâlâ düzen kurmak mümkün. Sessizleşmek, sadece dış dünyanın değil, iç dünyanın da sesini duymak için bir şans olabilir. Dener misin?


Yorum bırakın