İki Aşamalı Meditasyon: Sevgiyle Yüzleşmek, Kendinle Barışmak
Bu gece gerçekleştirdiğimiz iki aşamalı meditasyon, şimdiye kadar yaşadığım en derin çalışmalardan biriydi. Teması “sevgi”ydi ama bu kelimenin ne kadar katmanlı, ne kadar zorlayıcı ve bir o kadar da şifalı olduğunu bir kez daha deneyimledim. Bu yazıyı hem sürecimi hatırlamak hem de belki birilerine ilham olur diye buraya bırakmak istiyorum.
1. Aşama: Hayvanlara Sevgi, Koruma ve Sorumluluk Alanı
Meditasyonun ilk bölümünde, dünya üzerindeki tüm hayvanlara sevgi, şefkat ve koruma enerjisi göndermek üzere çalıştık. Sadece sokak hayvanlarına değil; ormanların derinliklerinde, denizlerin en dibinde ya da kutuplarda yaşayan, gözümüzden uzak ama bizimle aynı yaşam alanını paylaşan tüm canlılara…
Hocamızın yönlendirmesiyle yalnızca sevgi göndermekle kalmadık; aynı zamanda insanlık olarak üzerimize düşen sorumluluğu da kabul ettik. Onlara şu niyeti verdik:
“Bu sistemin bir parçası olduk. Zarar verdik, fark etmeden dahil olduk. Ama artık bunu görüyoruz. Ve değiştirmek istiyoruz.”
Her zamanki gibi erk hayvanım Aslan oradaydı. Onunla göz göze geldim ve içsel olarak şu mesajı aldım:
“Durum sandığımızdan daha büyük. Bu sadece görünürdeki birkaç hikâyeden ibaret değil. Göremediğimiz daha büyük parçalar var. Sadece sokak hayvanları değil, dünyadaki tüm türler bir tehlike altında.”
Tam o sırada Aslan’ın arkasında bir Puma belirdi. Kendisini tam olarak göstermedi ama gözleriyle benimle temasa geçti. Varlığını hissettirdi, ama bir adım geri durmayı tercih etti. Sanki zamanının gelmesini bekliyor gibiydi.
Aslan’la birlikte gözlerimizi kapadık ve kalpten kalbe sevgi enerjisi paylaştık. Meditasyonun bu bölümü burada tamamlandı.
2. Aşama: Küçük Elif’le Karşılaşma ve Geçmişle Yüzleşme

İkinci aşamada çocuk Elif’le karşılaştım. Onu uzun süredir bu kadar net görmemiştim. Gözlerinde biraz kırgınlık, biraz yalnızlık vardı ama aynı zamanda güçlü ve tanıdık bir enerji taşıyordu.
Yanına oturdum.
Ne hissettiğini sordum.
Ne eksikti?
Neye kırılmıştı?
Neyi hâlâ taşıyordu?
Ona sarıldım.
“Her şey yolunda” dedim.
“Yaşadığın hiçbir şey boşuna değildi. Her şey olması gerektiği gibiydi. Artık üzülmek zorunda değilsin.”
Çemberden iki arkadaşım da geldi, onunla birlikte oldular. Ona destek verdiler. Ve o an, küçük Elif’in yüzü yumuşadı. İçindeki yük hafifledi.
Artık gitmeye, çocukluğunu özgürce yaşamaya hazırdı.
Onu kendi yolculuğuna sevgiyle uğurladım.
Köprüde Vedalaşma: İçimdeki Direncin Gerçek Yüzü
Sonrasında bizi kıran ya da etkileyen insanlarla yüzleşmemiz için bir alan açıldı.
Gözümde bir köprü belirdi. Altından bir nehir akıyordu.
Köprünün karşı ucunda dört kişi duruyordu.
İlk iki kişi annem ve babamdı. Onları görmek bana duygusal olarak ağır gelmedi çünkü içsel bir kabul alanına girmiştim. Onlarla aramdaki bağ artık kırgınlık üzerinden değil, anlayış ve sevgi üzerinden şekilleniyordu. Kalbimdeki yerlerine sevgiyle geri döndüler.
Kalan iki kişiden biriyle olan hikâyem zaten çözülmüştü. Artık orada kalmasının bir anlamı yoktu. Zaten oraya ait olmadığını kendi de biliyordu. Sevgiyle vedalaştık ve o da gitti.
Ama son kişi gitmek istemedi.
Orada öylece durdu.
Dirençle, kararlılıkla.
Sanki “ben buradayım, gitmem” der gibiydi.
Ama ben de bu kez çok net ve kararlıydım.
Onun artık bu alanda yeri olmadığını biliyordum.
Ve köprünün ortasında, biraz mücadeleyle,
onu kararlılıkla nehrin ortasına doğru ittim.
Zorlayıcı ama gerekli bir andı.
O nehirde kaybolmadı, ama oradan uzaklaştı.
Ben ise içimde kalan bir direnci gerçekten serbest bırakmış oldum.
Aslan, Puma ve Ruhsal Rehberimle Köprünün Üzerinde

Bu güçlü yüzleşmenin ardından Puma tekrar geldi.
Sol tarafımda Puma, sağımda Aslan vardı.
Ruhsal rehberim de bizimleydi.
Hep birlikte köprünün üzerinde bir daire oluşturduk.
Etrafımızı yeşil bir ışık sardı. Bu ışık bedenimize, sonra kalbimize ve oradan çevremize yayıldı.
Ben o ışığı kalbimde sakladım.
Kalıcı bir yer açtım ona.
Bu Meditasyonda Ne Öğrendim?
Bu meditasyonda sadece affetmedim ya da vedalaşmadım.
Aynı zamanda neden sevmekten ve sevilmekten bu kadar korktuğumu da anladım.
Meğer ben, incinmekten korktuğum için tüm ilişkilerimi fark etmeden manipüle ediyormuşum.
Kaçıngan bağlanma stilimle sevgiye yaklaşmak yerine, onu kontrollü bir mesafede tutuyormuşum.
Ve bu çalışmayla birlikte bu davranışımın kökenini gördüm.
Bence büyük bir kısmını dönüştürdüm de.
Tabii zaman gösterecek.
Ama ilk kez bu kadar açık, bu kadar dürüst bir şekilde kendime yaklaştım.
Ve bu kez, gerçekten bir şey değişti.
Tüm bu süreç boyunca kedim Dinos da yanımdaydı.
Bütün gece boyunca etrafımda döndü durdu, omzuma çıktı, kucağımda tünedi.
Sanki o da bu alanın bir parçasıydı.
Sadece fiziksel olarak değil…
Enerjisel olarak da oradaydı.
Sadece hissetmedi, tanıklık etti.
Bu yazıyı buraya bırakıyorum.
Belki bir gün senin de içindeki küçük çocukla konuşasın gelir.
Belki sen de bir “gitmesi gerekeni” sevgiyle uğurlamak istersin.
Belki o köprü, bir yerde senin için de açılır.
Ve o zaman…
Gerçekten burada olursun.
Şu an buradasın.
Peki gerçekten burada mısın?


Yorum bırakın