Ruhsal Rutinlerle Güne Başlamanın İyileştirici Gücü
1. Uyanmak mı Zor, Kendine Dönmek mi?
Şu an Edirne’de bir köy evindeyim. Bayram tatilindeyim ama içim çalışıyor; tatili “içime kaçmak” olarak kullanıyorum. Sessizlik, serinlik ve tavan arasında kuşların pıtırtısı eşliğinde bu yazıyı yazıyorum. Uzun zamandır içimde dolaşan “kendime geri dönme” niyetine nihayet yer açıyorum.
Bir dönem sabahları beşte uyanıyordum. O zamanlar güne kimse uyanmadan başlamak beni güçlendiriyordu. Şimdi ise gece geç saatlere kadar oturup, sabahları uyanmayı erteleyen o klasik “5 dakika daha” sendromunun bir neferiyim. Ve açık konuşayım: bu bir kendine zarar verme biçimi. Çünkü gün boyunca dinlenmemiş, parçalanmış, bölük pörçük bir zihinle yaşıyorum.
Son zamanlarda bedenim de bana net sinyaller vermeye başladı. Durup dururken yüzümde şişlikler, vücudumda kızarıklıklar, sinir sıkışmasına benzeyen tuhaf ağrılar… Başta anlam veremedim ama sonra fark ettim: bedenim “içeride bir şey yolunda değil” diye bağırıyor. En son bir doktora gittiğimde, ciddi bir şey çıkmadı ama aldığım en güçlü teşhis şu cümledeydi:
“Bedeniniz, stresinizi artık sessizce taşıyamıyor. Bu tempo sürdürülebilir değil.”
Ve o anda her şey netleşti. Bu hayatı böyle sürdürmek değil, kendime dönmek zorundayım.
Bu yüzden bayram dönüşü itibariyle bir karar aldım: sabahları yeniden kendime ait kılmak istiyorum. Akşam 23:00’te yatıp sabah 05:00’te kalkacağım. 07:00’de evden çıkmam gerekiyor, yani o aradaki iki saat sadece bana ait olacak.
İlk etapta, kendime nazikçe döneceğim. Su içeceğim. Biraz esneyeceğim. Belki birkaç dakika sadece oturacağım. Düşünmeden. Plan yapmadan. Sadece var olarak.
Ve her sabah üç cümlelik mini günlüğüm olacak:
- Bugün içimde ne var, patlamak üzere mi yoksa içim rahat mı?
- Kendime tek bir iyilik yapsam ne olurdu?
- Beni bugün güldürecek şey ne olabilir?
Kahve gibi; sade, güçlü ve içten.

2. Tamam Ama Nasıl Yapacağız?
Bunu yazmak kolay, yapmak zor. Kabul.
O yüzden kendime (ve sana) şunu söylüyorum:
“Güzel uyanmak için önce güzel uyumayı öğrenmeliyiz.”
Eğer sen de benim gibi geceleri geç yatmaya alıştıysan, sabah beşte kalkma fikri sana Matrix’ten çıkmak gibi gelebilir. O yüzden kendimizi hemen bu düzene sokmak yerine, küçük adımlarla ilerlemek en mantıklısı.
İpucu:
- Her gün uyku saatin ve uyanma saatini 10’ar dakika geri çek.
- Bu hafta 00:30’da yatıyorsan, 00:20 yap. Sonraki hafta 00:10…
- Aynı şekilde alarmı her gün 10 dakika önceye kur.
- Vücudun yeni saat dilimine nazikçe adapte olsun.
Uyku düzeni konusunda bilim de bize bazı şeyler fısıldıyor.
- Akşam saat 22:00 ile 02:00 arası, vücudun kendini onardığı “altın zaman”.
- Melatonin salgısı, bu saatlerde zirvede olur ve ancak karanlıkta salgılanır.
- Mavi ışık (telefon, TV, laptop) bu salgıyı engeller.
- Yani ekranlardan uzaklaşıp, loş ışıkta sakin bir geçiş yaparsan uykuya geçmen kolaylaşır.
Ayrıca sabahları düzenli uyanmak, sadece bedenini değil, psikolojik durumunu da etkiler. Prefrontal korteks yani karar verme, plan yapma, dikkat toplama gibi bilişsel işlevler sabah saatlerinde çok daha aktif çalışır. Sabah rutini oluşturmak, gün boyunca karşılaştığın zorluklarla daha sağlam durmanı sağlar.
Ve şunu unutma: Uyanmak sadece fiziksel bir eylem değil. Ruhsal bir fark ediştir.
3. Yeni Başlangıçlar İçin Bir Alan: 15 Günlük Sabah Kampı
Kendime bu yazıyı yazarken bir söz verdim: bayram dönüşü itibariyle 15 gün boyunca sabahları sadece bana ait olacak bir alan yaratacağım. Ve bunu çok karmaşık bir programa değil, sade birkaç ritüele bağlayacağım:
- Uyan
- Su iç
- 15 dakika hareket (yoga, esneme, yürüyüş fark etmez)
- 5 dakika sessizlik
- 3 cümlelik sabah günlüğü
Eğer vaktin varsa, sağlıklı bir öğle yemeği hazırlayıp kendine taşımak ya da kısa bir cilt bakımına zaman ayırmak… Bunlar sadece ek değil; kendine verdiğin değerin küçük, görünür notaları.
Eğer bu yazı sana da “Ben de başlamak istiyorum” dedirttiyse, yalnız değilsin. Belki birlikte başlarız, birbirimize sabah mesajları atar, kahkahalı uyanışlar paylaşırız.
Bana yazmak istersen, buradayım:
orenda.path@gmail.com
Ve son olarak, erken uyanmanın ruhuna dokunan bir sözü bırakıyorum buraya:
“Sabahın sessizliği, ruhun en çok konuşabildiği zamandır.”
– Robin Sharma
Bu sabah sadece seninle başlayabilir.
Ve belki bu sabah, uzun zamandır beklediğin o dönüşümün ilk adımı olur.


Yorum bırakın