İşaretler mi, Algıda Seçicilik mi? Bilim ve Ruhun Kusursuz Dansı

Hadi dürüst olalım, hepimizin başına gelmiştir. Sabah 11:11’de saate bakarsın, ardından dışarı çıkarsın ve önünden geçen taksinin plakası yine 1111’dir. O gün bir şeyler hissedersin ve Google’a “11:11’in spiritüel anlamı” yazıp derin bir kuyuya düşersin. Ya da düşündüğün biri, telefonunu eline aldığın an sana mesaj atar. Bu bir işaret mi, yoksa beynimizin kendi oyunları mı?

Bilim insanları buna “algıda seçicilik” (selective perception) diyor. Beynimiz bir şeyi önemsediğinde, onunla ilgili tüm verileri süzgeçten geçirip bize gösteriyor. Aslında o rakamlar, o işaretler her zaman oradaydı ama biz onları görmüyorduk. Ama işin ruhsal tarafına bakarsak, belki de evren bizimle gerçekten konuşuyordur? İşte burada bilim ve ruhun kusursuz dansı başlıyor.


Algıda Seçicilik: Beynin Bize Oynadığı Oyunlar

Beynimiz sürekli bir veri bombardımanına maruz kalıyor. Bir düşün, şu anda bile odanda kaç eşya var? Ya da etraftaki sesleri fark ettin mi? Muhtemelen hayır. Çünkü beyninin Retiküler Aktivasyon Sistemi (RAS), bilinçaltındaki filtre mekanizmasıyla, gerçekten önemli olduğunu düşündüğü şeyleri sana gösteriyor.

Araştırmalara göre, bir şeyi bilinçli olarak düşündüğümüzde beynimiz onu daha fazla fark etmeye başlıyor. Örneğin:

  • Yeni bir araba almaya karar verirsin, ve birden bire her yerde o model arabaları görmeye başlarsın.
  • Bir şarkıyı çok seversin ve bir anda her kafeden o şarkının çaldığını duyarsın.
  • Belli bir rakam veya kelimeye takılırsın ve sanki tüm evren o işareti sana göndermeye çalışıyormuş gibi hissedersin.

Ama işin ilginç yanı şu: O arabalar, o şarkılar, o rakamlar hep oradaydı. Biz sadece onlara odaklanmaya başladığımızda görmeye başlıyoruz. Yani beynimiz, evrenin bizimle konuştuğunu düşündüğümüz zaman aslında bize kurnaz bir oyun oynuyor olabilir mi?

Peki ya gerçekten evren bizimle konuşuyorsa? İşte işin ruhsal kısmına dalalım.


Evrenin İşaretleri ve Frekans Teorisi

Benim şahsi deneyimim, frekansımı bir konuya sabitlediğimde evrenin de benimle uyumlanıp bana işaretler gönderdiği yönünde. Mesela, bir şeyi manifestlediğimde onunla ilgili işaretleri art arda görmeye başlıyorum. Bu bir rastlantı mı, yoksa zihinsel bir uyumlanma mı?

Son zamanlarda 444 rakamlarını sürekli görmeye başladım. 444, numerolojide korunma, destek ve doğru yolda olmanın işareti olarak kabul ediliyor. Peki bu gerçekten evrenin bana verdiği bir mesaj mı, yoksa beynimin bana tatlı bir ilüzyonu mu? Belki de ikisi birden! Çünkü her şeyi mantıkla açıklamaya çalışırken bazen iç sesimizi duymayı unutuyoruz.

Bir de şu var: İçimde bir huzursuzluk hissettiğimde, genellikle o ortamdan kaçınıyorum ve sonra orada gerçekten tatsız bir olay yaşandığını öğreniyorum. Peki bu ne? Sezgisel bir koruma mekanizması mı, yoksa evrenin bana ‘Oraya gitme Elif, bak başına iş gelir’ demesi mi? Eğer bu sadece rastlantıysa, neden bu kadar sık oluyor?

Evrenle kurduğumuz iletişimin bilimsel bir açıklaması olmayabilir ama bu, onun gerçek olmadığı anlamına da gelmez. Bazen sadece hissettiğimiz şeyler, bize doğru yolu gösterir.


İşaret mi, Beynin Oyunu mu? Nasıl Ayırt Ederiz?

Şimdi bir bakalım. Gerçekten bir işaret mi aldın, yoksa beynin mi oyun oynuyor? İşte birkaç test:

  • Duygun önemli mi? Eğer gördüğün işaret seni derinden etkiliyorsa ve içinden bir his yükseliyorsa, belki de dikkate alman gereken bir mesajdır.
  • Tekrar eden bir örüntü mü var? Eğer aynı semboller, kelimeler, rakamlar sürekli ve alakasız zamanlarda karşına çıkıyorsa, o zaman üzerinde düşünmek gerekebilir.
  •  Zihnin önceden bu fikre mi takıldı? Eğer bir şeyi düşünmeye başladıktan sonra görüyorsan, belki de sadece algıda seçiciliğin devrede.
  • İç sesin ne diyor? Mantık ve sezgi birlikte çalışır. Eğer iç sesin sana bir şeyi sürekli fısıldıyorsa, belki de göz ardı etmemelisin.

Sonuç: Bilim ve Ruhun Dansı

Peki, son noktada bu bir işaret mi, yoksa beynimizin oynadığı tatlı bir illüzyon mu?

Belki de en güzel cevap şudur: İkisi de. Beynimiz, odaklandığımız şeyleri bize daha fazla gösteriyor olabilir ama aynı zamanda evrenle kurduğumuz frekans da bazı olayları kendimize çekmemizi sağlıyor olabilir. Asıl mesele, bizim bu işaretleri nasıl yorumladığımız. Çünkü sonuçta, gördüğümüz şeyler değil, onlara yüklediğimiz anlam hayatımızı şekillendiriyor.

O yüzden bir dahaki sefere bir rakamın, bir kelimenin ya da bir olayın tekrar ettiğini fark ettiğinde, kendine şu soruyu sor:

Gerçekten bir işaret mi aldım, yoksa beynim bana bir oyun mu oynuyor? Belki de en doğru cevap, ikisinin tam ortasında bir yerde… ✨


Yorum bırakın