Kendimizi ne zaman gerçekten görüyoruz? Bir aynaya baktığımızda mı, en derin yalnızlığımızda mı, yoksa hayatın bizi en sert yüzüyle sınadığı o anlarda mı?
Ben her yıl kendimden yeni bir parça bulduğumu fark ediyorum. Her gün küçük bir keşif, her olayın sonunda gizli bir öğreti var. Ama en çok, sarsıldığım anlarda, hayat beni yere çaktığında kim olduğumu daha net görebiliyorum. Çünkü her kayıp, aslında bende var olan bir şeyi açığa çıkarıyor. Her kapanan kapının ardında başka bir ben beliriyor.
Bazen, içimde henüz tam anlamıyla kabul etmediğim bir yan olduğunu biliyorum. Onun orada olduğunu görüyorum ama hâlâ tam olarak kucaklayabilmiş değilim. Değişim dediğimiz şey belki de bu; bir yanımızın çoktan bildiğini, diğer yanımızın kabullenmek için zamana ihtiyaç duyması. Ama biliyorum ki zamanla o yanımı da seveceğim.
Peki, neden bu kadar korkutucu değişim? Çünkü insan, kendi hikayesini her yeniden yazdığında, bazı karakterleri geride bırakmak zorunda kalıyor. İnsanlar beni yeniden tanımak zorunda kalacak, belki yollarımız ayrılacak. Ama bazı vedalar, bazılarının kalmasından çok daha sağlıklı, bunu biliyorum. Önemli olan, geçmişin bağlarından korkmadan ilerleyebilmek.
En büyük uyanışlarımdan biri, bir tartışmanın ortasında geldi. O an, ne ben karşımdakiyle konuşuyordum, ne de o benimle. İkimiz de kendi geçmişimizden, içimizde sakladığımız yaralardan konuşuyorduk. Ben farkında olmadan çocukluğumdan bir durumla yüzleşiyordum, o ise kendi geçmişinden bir şeyleri getirmişti. İşte o an, anladım ki bazı kavgalarımız, aslında karşımızdakiyle değil, içimizdeki geçmişleydi. Ve işin en garip yanı, çoğu zaman karşı taraf da bunu bilmeden yapıyordu. O gün anladım ki, bazen bize söylenenleri kişisel almamak gerekiyor. Çünkü herkes aslında kendi iç mücadelesinde.
Uyanış, bir sabah gözlerini açıp aniden değişmek değil. Bir gece başını yastığa koyduğunda hissettiğin rahatsızlığa kulak vermek, yıllardır içinde yankılanan sesi fark etmek ve en sonunda ona cevap vermek. Bazen en büyük aydınlanmalar, en karanlık gecelerde gelir. Çünkü insan, gerçekten görmek için bazen gözlerini kapatmak zorundadır.
Peki sen? Şu an olduğun kişi, gerçekten sen misin? Yoksa seni şekillendiren kalıpların içinde, kendine bile yabancılaşan biri mi?



Yorum bırakın